devrek67 Admin
Mesaj Sayısı : 128 Kayıt tarihi : 06/04/09
| Konu: Helal Kazanç Çarş. Nis. 15, 2009 12:39 am | |
| Helal Kazanç Sâdık Dânâ 1999 - Temmuz, Sayı: 161, Sayfa: 028 Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurur:
- Bir kimse ki, yediğine içdiğine ve nereden kazandığına aldırış etmez ise, Allah da onu cehennem kapılarının hangisinden sokacağına aldırmaz.
Gene Hazreti Ali kerremallahü vecheh hazretlerine hitaben:
- Ya Ali! Komşuna kâfir de olsa ihsan et. Yine kâfir de olsa müsafirine ikram et. Anne babana, kâfir olsalar da ikram et. Kâfir de olsa dilenciyi reddetme. Şüpheli şeyleri yiyenin dini örtülü, kalbi kara olur. Haram yiyenin kalbi ölür, dini köhne olur, yakîni zaif olur, duâsı perdelenmiş olur. İbadeti az olur.
İmam Azam Ebû Hanife kuddise sirruh buyurur:
- Dinin alış-veriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerinin sevabını alamaz.
Ebû Muhammed Tüsteri kuddise sirruh buyurur:
- Bir kimsenin yediği helal olmazsa, kalbinden hicab kalkmaz ve bir çok cezalar üst üste gelir. Hem de sür'atle, namazı orucu ona faide vermez, keza sadakası da...
Gene buyururlar:
- Bu âlemin ötesinde, bir melekût âlemi vardır. Halkın orayı görmekden ve oraya ulaşmakdan yana hicablı olmasına sebeb şu iki şeydir.
1. Allah'ın haram kıldığı şeyleri yemek.
2. Allah'ın yaratdığı halka eziyet etmek.
Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh hazretleri buyurur:
- Allah Azze ve Celle hazretlerine kulluk ediniz. Helâl kazançlarınızla O'na kulluk etmeğe yardım talebinde bulununuz. Zira hiç şüphe yok ki, Allah Teâlâ, kendisine ibadet eden ve helâl kazancından yiyen, mü'min kulunu sever. Yalnız yiyip, içeni, çalışmayanı sevmez. Kendi helâl kazancından yiyen mü'min kullarını sever. İki yüzlülükle kazanıp yiyene ve halka yedirene ise gazablanır. Kendini birleyeni, yani muvahhidi sever. Kendisine şirk koşup ortak tanıyana ise gazablanır. Kendisine teslim olanı sever, teslim olmayıp daima kendisiyle çekişip durana gazablanır.
Âşık Seyrâni der ki:
Allah'ın emrine muti'im dersen
Resûlün emrine itaat eyle
Helâl haram demez bulduğun yersen
Mü'minlik sözünden ferağat eyle.
Gene buyuruyorlar:
- Allah Teâlâ'nın Beyt-i Makdis üzerinde vazifelendirdiği bir melek şöyle çağırır: Haramdan lokma yiyenin farzı da nafilesi de kabul olmaz.
İmam Rabbânî kuddise sirruh buyurur:
- Bu dünyada haramların tadına ve güzelliğine aldanmamalı. Onun yalancı gösterişlerine kapılmamalıdır. Çünkü hepsi geçici ve kıymetsizdir. Bugün böyle olduğuna inanmayanlar olabilir. Fakat yarın ölünce, doğru olduğu anlaşılacaktır. O zaman inanmanın faidesi olmayacaktır.
İyi bilmeli ki bu dünya imtihan yeridir, bunun için burada, dostlarla düşmanları karıştırmışlar, hepsine merhamet etmişlerdir. Halbuki kıyamette düşmanları dostlardan ayıracaklardır. O gün yalnız dostlara merhamet olunacakdır.
İhyâ-ü Ulûmid'Din'den:
Rivayete göre, âbidlerden birisi, ermişlerden birisine yemek vermek istedi. Fakat ermiş bunu kabul etmedi.
Âbid:
- Niçin yemiyorsun? diye sorunca, Ermiş:
- Biz ancak helâl lokma yeriz. Bu sayede kalblerimiz dürüst olur. Halimiz değişmez. Melekût âlemini keşf eder ve âhiret âlemini müşâhede ederiz. Eğer sizin yediğinizden üç yesek, ilm-i yakînden bizde bir şey kalmaz. Korku ve müşâhede kalblerimizden silinirdi.
Âbid:
- Ben yılın tamamını oruç tutar, her ay otuz hatim inerim.
Ermiş:
- Geceleri içeceğimi gördüğün bu şerbet senin bütün ibâdetlerinden benim için daha makbûl ve sevimlidir.
İçtiği şerbet, yaban keçisinin sütü idi.
(Reşâhat'den) -Reşâhat sahibi anlatıyor:
- Bir gün Seyyid hazretleri (Ubeydullah Ahrâr) bana dediler ki:
- Baba! Bilir misin, devrimizde hikmet ve hakikat niçin az zâhir oluyor? Çünkü bu devirde bâtın tasfiyesi pek az insanda kalmışdır. Halbuki kemâl bâtın tasfiyesindedir. Bâtın tasfiyesi helâl lokma yemekle mümkündür. Bu devirde helâl lokma pek azdır. Bâtın tasfiyesi görmüş insan ise yok gibi bir şey. Nasıl istersin ki böylelerinde ilâhî esrâr tecelli etsin?
Sonra kendi haklarında şunları söylediler:
- Elimin tuttuğu zamanlarda takke diker, onunla geçinirdim. Felç geçirip elim tutmaz olduktan sonra, babamdan kalma kütüphaneyi satarak ticaret sermayesi yaptım ve onunla geçinmeğe başladım.
Haram Kalbi Öldürür
Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh buyurur:
- Ey oğul! Haram yemek kalbini öldürür. Helâl yemek ise onu ihya eder. Lokma vardır nurlandırır. Lokma vardır onu karartır. Lokma vardır seni dünya ile meşgul olur hale getirir. Lokma vardır ahiretle meşgul eder. Lokma vardır sana dünyayı da âhireti de terk ettirir. Seni dünya ile âhiretin yaratanına rağbet ettirir.
Haram yemek seni sırf dünya ile iştigale sürükler ve sana günahları hoş gösterir. Mübah yiyecekler seni âhiret ile meşguliyete sevkeder ve sana taatleri sevdirir. Helâl yiyecekler ise senin kalbini Allah'a yaklaşdırır.
Bu yiyecekler, ancak marifetullah ile yani Allah'ı tanımakla bilinir. Marifetullah Hak'dan gelir, O'nun mahlukatından gelmez. Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretlerini tanımalı. Yani Marifetullah Allah'ın ahkâmı ile amel edildikten sonra hâsıl olur. Allah'ın ahkâmını tasdik edip sıdk ile tatbik ettikden sonra hâsıl olur. Allah'ı tevhidden ve yalnız ona güvenip dayandıktan sonra hâsıl olur. Yaratılanların sevgisinden ve onlara dayanıp güvenmekden bütünüyle sıyrıldıktan sonra olur. (144. Meclis Fethu'r-Rabbani)
Müceddid-i elf-i sânî Ahmed el-Fârukî kuddise sirruh:
"Ey ihvan-ı din, ey din kardeşlerim! Bizim yolumuzda İslâm âdâbından bir edebe riayet etmek, yahud bir kerahetden kaçmak velev ki kerahet-i tenzîhiye olsun zikirden, fikirden, murâkabe ve teveccühden bir kaç mertebe efdaldir" buyurmuşlardır.
Kutbu'r-Rabbanî Ahmed el-Fârûkî kuddise sirruh hazretleri bu kelâmları ile kerahet-i tenzîhî'ye ki en küçük kerahettir. Onun ehemmiyetine işaret etmişlerdir. O öyle olunca Hâlik Teâlâ hazretlerinin kullarının terki üzerine emrettiği haramlardan kaçınmanın ne kadar elzem olduğunu teemmül edelim de, haramlardan var kuvvetimizle Cenab-ı Hakk'ın izni ile kaçınalım.
Abdülkâdir Geylâni kuddise sirruh buyurur:
- Çalış, gayret et, çalışmadan ve gayret sarfetmeden bir noktaya varamaz, mânevî mertebelerde yükselemezsin. Muhakkak çalışman, Allah yolunda mesafe katedebilmen için gayret göstermen lâzımdır. Bütün gücünü himmet ve gayretini seferber et. İşte o zaman sana hayırlar gelir. Kim ki, ister, arar ve gayret sarfederse bulur. Daima helâl lokma yemeğe gayret et. Zira hiç şüphe yok ki helâl lokma senin kalbini nurlandırır. Ruhunu aydınlatır. Ve onu bulunduğu zulmet ve karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Bunlarla meşgul ol, bunların vesvesesi ile meşgul olma.
Bu sırada dinleyenlerden biri sordu:
- Bunun ilâcı nedir? Çaresi nedir?
Abdülkâdir Geylâni kuddise sirruh:
- Bunların birinci ve baş ilâcı, yediğin lokmaya haram şeyler karışdırmamakdır. Şüpheli şeyler karışdırmamakdır. Helâl kazançla beslenmekdir. İkinci ilâcı da nefse muhalefet, Allah'ın men ettiği şeyleri yapmamakdır.
Resûlullah sallahu aleyhi ve sellem buyurdular:
- Bir kimse ki yediğine, içdiğine, nasıl ve nereden kazandığına aldırış etmezse Allah da onu cehennemin kapılarının hangisinden sokacağına aldırmaz.
Abdulkâdir Geylânî kuddise sirruh buyurur:
- Helâl yemeli helâl içmeli, helâlin azı da yeter. Çünkü gönül rahatlığı ile ibadet edilir. Helâl nûr üstüne nûrdur. Haram kir üstüne kirdir. Helâli de Allah'ın emirlerine göre yeyib içmeli. Aksi halde isrâf olur. (Fütühu'l-Gayb'den)
İbrahim Düssûki kuddise sirruh buyurur:
- Haram yemek var ya... İşte o, ameli tevkif eder, durdurur. Yükselmesine engel olur. Dinî yönden de sahibini küçültür.
Bilhassa haram olan yemeklerden sakınmak icab eder. Haram yiyen için, yapdığı amel fesaddan başka bir netice vermez.
Günah kirine bulaşmış kimseler ile temas, onlarla oturup kalkmak, başarı ve basireti zulmete boğar.
Şu cümlesi ile Allah Teâlâ'nın en çok sevdiği kulları anlatırdı.
- Allah Teâlâ'nın, kulları arasında en çok sevdiği kullar şunlardır: Kalben en temiz olan... Edeb yerini pek koruyan... Dilini kötülükden saklayan... Elini kötülükten çeken... En çok iffetli olan ve afvetmeyi pek seven... Bir de iyilik etmeğe ve ikrama koşandır. (et-Tabakâtü'l-Kübra'dan)
Abdullah bin Mübârek kuddise sirruh buyurur:
- İçine şüphe karıştığı için, bir dirhemi reddetmem, altı milyon sadaka dağıtmamdan, bana göre daha sevimlidir.
Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular:
Ebu Hureyre radıyallahu anhdan:
- Mide bedenin havuzudur. Bütün damarlar oraya uğrar ve oradan geçerler. Mide sağlam ise damarlar da sağlam ve sıhhatli olarak oradan geçerler. Mide çürük ise, damarlar da çürük olarak oradan geçerler. Binada temel ne ise dinde de lokma aynıdır. Temel sağlam olunca, bina da sağlam olur. Temel çürük olduğu zaman, bina çürük olduğu gibi, lokmada haram olduğu zaman din de çürük olur ve çöker.
Ebû Bekir Sıddık radıyallahu anh efendimiz kölesinin getirdiği sütü içdi. Kölesine dönerek:
- Bunu nereden aldın? diye sordu. Köle:
- Kehânetde bulundum yani gaybdan bazı haberler verdim, ücret olarak da bu sütü aldım, dedi.
Bunun üzerine Ebû Bekir radıyallahu anh, içdiği sütü midesinden çıkarmak için boğazına parmak saldı ve boğulacak şekilde istifrağ ederek çıkarmağa çalışdı ve sonra "Allahım! midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım" dedi.
Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca:
- Ebû Bekir'in midesine helâl ve temiz lokmadan başka bir şey sokmadığını bilmiyor musunuz? buyurdu.
Gene buyurdular:
- Kul tehlikeli şeye düşerim diye, tehlikeli olmayanı terk etmedikçe müttekîlerden olamaz.
Diğer bir Hadis-i şerif de:
"Kalbine danış, her ne kadar sana fetva verirler ise de, her ne kadar fetva verirler ise de..." buyurmuşlardır.www.altinoluk.com | |
|